Özel'in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Geçen sene ilk grup toplantısında gündemimde ilk olarak diyabet hastası çocuklar vardı. SGK bunu ödemiyor. Bakan 'En kısa sürede çözeceğiz' demişti. 1 yıl geçti, çocukların parmakları delinmeye devam ediyor. Sayın Bakan, çocuklar sizin sözünüzü tutmanızı bekliyor.
Bir yıl geçti, bir yılı değerlendirmek üzere kamp yapmak için Antalya'ya gidiyorduk. Esenyurt halkının seçilmiş başkanına darbe yapılınca kampı iptal ettik. Bütün meseleleri enine boyuna ele aldık.
CHP geçen sene bugün kararsızlar dağıtıldığında dahi, ortalama 17 bir oy ile karşı karşıya iken, 31 Mart'ta yüzde 38'lere çıktı. Parti kah düşmüş kah düşmüş kah çıkmış. Bir şeyi gördük; 3 büyük saldırı var CHP'ye ve Türkiye'ye.
Saldırılardan birisi Meclis Başkanı'nı da alet ederek, yeni anayasa konuşalım. Cevabımız net oldu. Yetkili kurullarımızdan aldığımız yetkiyle, anayasaya uymayanla anayasa yapılmaz dedik. Tam bir anayasal uyum olmadan bu kapıyı çalmayın dedik, o kapı kapandı.
Biz asgari ücrete zam diyoruz, biz emekli konuşuyoruz, sendika mücadelelerine destek veriyoruz aman dediler. Tam o gündem kapandı, toplum hayat pahalılığı altında ezilirken, kadınlar, çocuklar , hayvanlar öldürülürken 3. Dünya Savaşı'nı konuşmaya, İsrail'in Türkiye'ye saldıracağını söylemeye, güvenlik konuşulmaya başlandı.
'Ülkenin Cumhurbaşkanı böyle korku siyaseti yapamaz' dedik. Orada hiçbir şey konuşulmadı. O günlerde sundukları savunma sanayi fonu vardı. Onu da savuşturduk.
O sırada tehlike büyük denirken, TUSAŞ'a yapılan hain terör saldırısını, hangi algıyı pekiştirdiğini, terör örgütünün hangi amaca hizmet ettiğini aklımızda tutalım. PKK'nın bu eylemi kime yarıyor, bunu not edelim.
Partimiz sürekli halkın gündemini konuşurken, yeni bir saldırı, yeni bir hamle meşgul etmeye başladı. Sayın Bahçeli bir el sıkıştı, sonra Abdullah Öcalan'ı kürsüye davet etti. O günden bugüne Türkiye bir gündemle çalkalanıyor. Recep Tayyip Erdoğan'a 'Konuş' çağrısı yaptım. Birkaç gün sonra Devlet Bahçeli'yi övgü dolu sözlerle sahiplendi.
Bugün de Sayın Bahçeli yaptığı konuşmada, 'DEM grubuna gelsin, umut hakkından istifade etsin, sözümün arkasındayım' diyor. Ağzındaki baklayı çıkarıyor. 'Birbiriyle huzura kavuşamayanlar, birbiriyle yaşayamayanlar ayrımcılığı nasıl giderecek' diyor. 'Nasıl bir arada yaşayacak, anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Türkiye Yüzyılı'nın inşası için Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, tek seçenektir' diyor.
Yaptıkları bir kere 'Kürt sorunu yoktur, kürk sorunu vardır.' Ne Türk ne Kürt ne Alevi ne Sünni. Bunların dostluk projesi yoktur. Recep Tayyip Erdoğan'ın post sorunu vardır. O kadar ki sırf Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha aday olabilsin, seçilsin diye anayasa değiştirmekten, gerekirse Abdullah Öcalan'ı Meclis'e getirmekten bahsetmektedir.
Yerel seçimde birinci olmuş partiye kayyum atama cesareti gösteriyorlar. Esenyurt üzerinden İstanbul'u, İstanbul üzerinden Türkiye'yi kuşatmayı; milletin seçme hakkına el atmaya tenezzül ediyorlar. Bunu FETÖ'nün yöntemleriyle yaparak bunlara yelteniyorlar.
Sabahleyin, her sabah belediyeye giden birisini davet edebilecekken, telefonla çağırabilecekken, sabah 05.00'te şafak operasyonuyla, FETÖ taktikleriyle evin kapısını kırarken bir eş açıyor. Yatak odasına polisler giriyor, uyumakta olan kişiyi Ahmet Özer'i yorganını açarak gözaltına alıyorlar. Eş zamanlı belediyenin kapısını kırıyorlar.
Bu kez sabah saatlerinde Mardin, Halfeti ve Batman'a kayyum atadılar. Her iki olaya farklı tavır almamızı kimse beklemesin. Kayyum olmayacak bir iştir. Kayyum atandıktan sonra belediye meclisini işlevsizleştirmek, bütün üyelere 'Sen de teröristsin' demektir.
Bugün Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı sıfatıyla benden ve tüm parti liderlerinden randevu almıştır. Net iradeyle AK Parti ve MHP'den reddedilen ve diğer partilerin üyeleriyle oluşan encümen ziyaret etti. Kayyum antidemokratiktir, haksızlıktır demekteler. Randevu vermeyen lidere de samimiyetsizliğini ortaya koyuyorsunuz.
Ben doğmadan 1 yıl önce bu partinin milletvekili, 2 kez CHP, 2 kez SHP, 2 kez DEM milletvekili, rekor oyla seçilen, ağzından her zaman barış, kardeşlik duyduğumuz, Mardin'in barış güvercini 3'üncü kez Mardin halkı seçiyor ve kayyum atıyorlar. Kayyum kararları siyasi kumpaslardır, bu milletin vicdanlarından dönmüştür ve dönmeye devam edecektir.
İktidarın neden bu yola saptığını görmemiz lazım. Ne yaparsanız yapın, bu ülkenin gerçek gündemini unutturmanıza izin vermeyeceğiz.
TÜİK'e göre yıllık enflasyon yüzde 39,7. Şu anda yılsonunda yapacağız dedikleri enflasyon bugün gerçekleşti. Mehmet Şimşek bu mayısa göre enflasyonun gerilediğini söylüyor. Erdoğan göreve geldiğinden beri, mazot 19 lira, benzin 21 lira, euro 22 lira, dolar 20 lira. Şimşek geldiğinde enflasyon yüzde 38, şimdi 48. İşte size Mehmet Şimşek, işte size Recep Tayyip Erdoğan.
Bu enflasyonla yeniden değerleme olayı yüzde 44 oldu. 1 Ocak günü devletin sizden aldığı her paraya yüzde 44 zam gelecek. 17 bin liralık asgari ücret enflasyona göre değil, hedef enflasyona göre vereceğiz diyorlar. Asgari ücretliyi ezmeye çalışıyorlar.
Tüm sendikalara sesleniyorum; biz büyük bir mücadele vereceğiz. Asgari ücrete gelmesi gereken zam yüzde 80'dir. 30 bin lira asgari ücreti hep birlikte savunalım. Asgari ücrette kabuledilebilir son fiyat 30 bin, 30 yoksa biz yokuz diyorsanız sizi bu mücadeleye davet ediyorum.
Esenyurt'u bizden aldıklarında 100 bindi nüfusu, geri aldığımızda nüfusu 1 milyondu. Her türlü kent suçunu işlemişler. Esenyurt'u o hale getirenler, ranta talana devam etmek istiyorlar. Bir tarafı Sayın Özer'in kimliği üzerinden Kürtlere şantaja devam etmek istiyorlar.
Konuşmamın son kısmında bir çağrıyı yapmak isterim. Baştan beri anlattığım sebeplerle, el sıkıldı, imkan vardı. Söz söylendi, yöntem yanlış ama umudumuz barıştır dedik.
Herkese sesleniyorum; bir büyük oyun var. Bugün o oyunun ne olduğu ortaya çıktı. Bir pazarlık etmişler. Şu an ya şantajla ya algı yönetimiyle karşı karşıyayız. Onların kitlesi Abdullah Öcalan'a ip atınca da ayağa kalkıyor, halı serince de alkışlıyor.
CHP'nin alacağı pozisyon ne olursa olsun, ya Kürtlerle arasınız bozsun ya terör destekçisi görünsün. Kürtleri de bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunan herkesi de demokratik standartta buluşturmak mümkündür. Bunun da adı CHP'dir. 2 talebim var; birincisi uyanık olalım, oyuna gelmeyelim.
Teröre destek gibi görüntülenecek görüntülere, vatandaşımızın vicdanına yaralayacak görüntüler için medya ordusu görevlendirilmiştir. Hiçbir protestonun polisi inciterek yapılmaması gerekmektedir. Haklıyken haksız durumuna düşmeyeceğiz.
Hakkımızı arayacağız, tepkimizi göstereceğiz demokratik sınırlar dışına çıkmayacağız. İkinci talebim, sıkı duralım. Bütün oyunlarına rağmen 31 Mart'ı kazanan ve birinci parti olan biz, özgüvenimizi kaybetmezsek iktidara gelecek olan, kavgayı bitirecek olan bizleriz. Meclis'te süreç yürütülmesine, toplumsal mutabakata sahip çıkıyoruz. Bütün oyunları siz boşa çıkaracaksınız."
HIBYA
"Geçen sene ilk grup toplantısında gündemimde ilk olarak diyabet hastası çocuklar vardı. SGK bunu ödemiyor. Bakan 'En kısa sürede çözeceğiz' demişti. 1 yıl geçti, çocukların parmakları delinmeye devam ediyor. Sayın Bakan, çocuklar sizin sözünüzü tutmanızı bekliyor.
Bir yıl geçti, bir yılı değerlendirmek üzere kamp yapmak için Antalya'ya gidiyorduk. Esenyurt halkının seçilmiş başkanına darbe yapılınca kampı iptal ettik. Bütün meseleleri enine boyuna ele aldık.
CHP geçen sene bugün kararsızlar dağıtıldığında dahi, ortalama 17 bir oy ile karşı karşıya iken, 31 Mart'ta yüzde 38'lere çıktı. Parti kah düşmüş kah düşmüş kah çıkmış. Bir şeyi gördük; 3 büyük saldırı var CHP'ye ve Türkiye'ye.
Saldırılardan birisi Meclis Başkanı'nı da alet ederek, yeni anayasa konuşalım. Cevabımız net oldu. Yetkili kurullarımızdan aldığımız yetkiyle, anayasaya uymayanla anayasa yapılmaz dedik. Tam bir anayasal uyum olmadan bu kapıyı çalmayın dedik, o kapı kapandı.
Biz asgari ücrete zam diyoruz, biz emekli konuşuyoruz, sendika mücadelelerine destek veriyoruz aman dediler. Tam o gündem kapandı, toplum hayat pahalılığı altında ezilirken, kadınlar, çocuklar , hayvanlar öldürülürken 3. Dünya Savaşı'nı konuşmaya, İsrail'in Türkiye'ye saldıracağını söylemeye, güvenlik konuşulmaya başlandı.
'Ülkenin Cumhurbaşkanı böyle korku siyaseti yapamaz' dedik. Orada hiçbir şey konuşulmadı. O günlerde sundukları savunma sanayi fonu vardı. Onu da savuşturduk.
O sırada tehlike büyük denirken, TUSAŞ'a yapılan hain terör saldırısını, hangi algıyı pekiştirdiğini, terör örgütünün hangi amaca hizmet ettiğini aklımızda tutalım. PKK'nın bu eylemi kime yarıyor, bunu not edelim.
Partimiz sürekli halkın gündemini konuşurken, yeni bir saldırı, yeni bir hamle meşgul etmeye başladı. Sayın Bahçeli bir el sıkıştı, sonra Abdullah Öcalan'ı kürsüye davet etti. O günden bugüne Türkiye bir gündemle çalkalanıyor. Recep Tayyip Erdoğan'a 'Konuş' çağrısı yaptım. Birkaç gün sonra Devlet Bahçeli'yi övgü dolu sözlerle sahiplendi.
Bugün de Sayın Bahçeli yaptığı konuşmada, 'DEM grubuna gelsin, umut hakkından istifade etsin, sözümün arkasındayım' diyor. Ağzındaki baklayı çıkarıyor. 'Birbiriyle huzura kavuşamayanlar, birbiriyle yaşayamayanlar ayrımcılığı nasıl giderecek' diyor. 'Nasıl bir arada yaşayacak, anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Türkiye Yüzyılı'nın inşası için Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, tek seçenektir' diyor.
Yaptıkları bir kere 'Kürt sorunu yoktur, kürk sorunu vardır.' Ne Türk ne Kürt ne Alevi ne Sünni. Bunların dostluk projesi yoktur. Recep Tayyip Erdoğan'ın post sorunu vardır. O kadar ki sırf Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha aday olabilsin, seçilsin diye anayasa değiştirmekten, gerekirse Abdullah Öcalan'ı Meclis'e getirmekten bahsetmektedir.
Yerel seçimde birinci olmuş partiye kayyum atama cesareti gösteriyorlar. Esenyurt üzerinden İstanbul'u, İstanbul üzerinden Türkiye'yi kuşatmayı; milletin seçme hakkına el atmaya tenezzül ediyorlar. Bunu FETÖ'nün yöntemleriyle yaparak bunlara yelteniyorlar.
Sabahleyin, her sabah belediyeye giden birisini davet edebilecekken, telefonla çağırabilecekken, sabah 05.00'te şafak operasyonuyla, FETÖ taktikleriyle evin kapısını kırarken bir eş açıyor. Yatak odasına polisler giriyor, uyumakta olan kişiyi Ahmet Özer'i yorganını açarak gözaltına alıyorlar. Eş zamanlı belediyenin kapısını kırıyorlar.
Bu kez sabah saatlerinde Mardin, Halfeti ve Batman'a kayyum atadılar. Her iki olaya farklı tavır almamızı kimse beklemesin. Kayyum olmayacak bir iştir. Kayyum atandıktan sonra belediye meclisini işlevsizleştirmek, bütün üyelere 'Sen de teröristsin' demektir.
Bugün Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı sıfatıyla benden ve tüm parti liderlerinden randevu almıştır. Net iradeyle AK Parti ve MHP'den reddedilen ve diğer partilerin üyeleriyle oluşan encümen ziyaret etti. Kayyum antidemokratiktir, haksızlıktır demekteler. Randevu vermeyen lidere de samimiyetsizliğini ortaya koyuyorsunuz.
Ben doğmadan 1 yıl önce bu partinin milletvekili, 2 kez CHP, 2 kez SHP, 2 kez DEM milletvekili, rekor oyla seçilen, ağzından her zaman barış, kardeşlik duyduğumuz, Mardin'in barış güvercini 3'üncü kez Mardin halkı seçiyor ve kayyum atıyorlar. Kayyum kararları siyasi kumpaslardır, bu milletin vicdanlarından dönmüştür ve dönmeye devam edecektir.
İktidarın neden bu yola saptığını görmemiz lazım. Ne yaparsanız yapın, bu ülkenin gerçek gündemini unutturmanıza izin vermeyeceğiz.
TÜİK'e göre yıllık enflasyon yüzde 39,7. Şu anda yılsonunda yapacağız dedikleri enflasyon bugün gerçekleşti. Mehmet Şimşek bu mayısa göre enflasyonun gerilediğini söylüyor. Erdoğan göreve geldiğinden beri, mazot 19 lira, benzin 21 lira, euro 22 lira, dolar 20 lira. Şimşek geldiğinde enflasyon yüzde 38, şimdi 48. İşte size Mehmet Şimşek, işte size Recep Tayyip Erdoğan.
Bu enflasyonla yeniden değerleme olayı yüzde 44 oldu. 1 Ocak günü devletin sizden aldığı her paraya yüzde 44 zam gelecek. 17 bin liralık asgari ücret enflasyona göre değil, hedef enflasyona göre vereceğiz diyorlar. Asgari ücretliyi ezmeye çalışıyorlar.
Tüm sendikalara sesleniyorum; biz büyük bir mücadele vereceğiz. Asgari ücrete gelmesi gereken zam yüzde 80'dir. 30 bin lira asgari ücreti hep birlikte savunalım. Asgari ücrette kabuledilebilir son fiyat 30 bin, 30 yoksa biz yokuz diyorsanız sizi bu mücadeleye davet ediyorum.
Esenyurt'u bizden aldıklarında 100 bindi nüfusu, geri aldığımızda nüfusu 1 milyondu. Her türlü kent suçunu işlemişler. Esenyurt'u o hale getirenler, ranta talana devam etmek istiyorlar. Bir tarafı Sayın Özer'in kimliği üzerinden Kürtlere şantaja devam etmek istiyorlar.
Konuşmamın son kısmında bir çağrıyı yapmak isterim. Baştan beri anlattığım sebeplerle, el sıkıldı, imkan vardı. Söz söylendi, yöntem yanlış ama umudumuz barıştır dedik.
Herkese sesleniyorum; bir büyük oyun var. Bugün o oyunun ne olduğu ortaya çıktı. Bir pazarlık etmişler. Şu an ya şantajla ya algı yönetimiyle karşı karşıyayız. Onların kitlesi Abdullah Öcalan'a ip atınca da ayağa kalkıyor, halı serince de alkışlıyor.
CHP'nin alacağı pozisyon ne olursa olsun, ya Kürtlerle arasınız bozsun ya terör destekçisi görünsün. Kürtleri de bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunan herkesi de demokratik standartta buluşturmak mümkündür. Bunun da adı CHP'dir. 2 talebim var; birincisi uyanık olalım, oyuna gelmeyelim.
Teröre destek gibi görüntülenecek görüntülere, vatandaşımızın vicdanına yaralayacak görüntüler için medya ordusu görevlendirilmiştir. Hiçbir protestonun polisi inciterek yapılmaması gerekmektedir. Haklıyken haksız durumuna düşmeyeceğiz.
Hakkımızı arayacağız, tepkimizi göstereceğiz demokratik sınırlar dışına çıkmayacağız. İkinci talebim, sıkı duralım. Bütün oyunlarına rağmen 31 Mart'ı kazanan ve birinci parti olan biz, özgüvenimizi kaybetmezsek iktidara gelecek olan, kavgayı bitirecek olan bizleriz. Meclis'te süreç yürütülmesine, toplumsal mutabakata sahip çıkıyoruz. Bütün oyunları siz boşa çıkaracaksınız."
HIBYA